Blog - travel


Biraz da yazalım

Paris


Gidip gezeli 4 yıl oldu. Kendi kendime şu gidip gördüğüm yerler hakkında bir şeyler yazsam ya diyerek geçirdim bu 4 yılı. Artık zamanı geldi ve ilk gezi yazımı yazıyorum. Bu girişimime Paris ile başlamak istedim çünkü gezdiğim yerler arasında top 3' e girebilecek kadar güzel bir şehir. Belki de zaten 3 şehir gezmişimdir, bunu ileriki yazılarda göreceğiz :)

Öyle wikipedia' lık bilgiler vererek sizi usandırmayacağım. Kaç kişi yaşıyor, ülkenin yüzölçümü, Avrupa Birliği üyeliği vs.. Bilmemiz gerekenlerin başında para birimi olarak euro kullandıkları. 1 Euro'nun 3.36 TL (ben oradayken 2.7 TL) olduğunu göz önünde bulundurursak gitmeden hesabınızı çok iyi yapın derim. Yoksa benimki gibi aç açına yapılan bir gezi olur :) Ulaşımı gayet gelişmiş bir şehir. İstediğiniz yerler arası kolaylıkla gidip gelebilirsiniz. Karışık bir ulaşım haritası var ama birkaç kereden sonra alışırsınız. Bütün ulaşım araçlarında geçen bir kartları var ondan alırsanız ekonomik olarak uygun olur.

Paris'in havası yazları sıcak geri kalan mevsimlerde de soğuk oluyor. Gezerken de yanınızda gereken eşyaları koymanız için bir sırt çantası olursa hemen hemen şu görünümde oluyorsunuz ve geziciler için bu idealdir.

Tourist information merkezlerinden bedava haritalarınızı almayı unutmayın çok yararı oluyor. Yine de kaybolursanız herhangi birisine İngilizce olarak sorabilirsiniz. Fransızların milliyetçi oldukları ve İngilizce bilseler bile Fransızca cevap verdikleri doğruluğu olmayan bir efsanedir. Bilmeseler bile bilen birisine yönlendirirler.

Paris'in bütün gezilecek yerlerinden bahsetmeyeceğim, bir gezi planı da oluşturmayacağım. O tarz bir şeyler arıyorsanız yanlış yerdesiniz :) Ben sadece hatırımda kalanlardan önemli gördüklerimi fotoğraflar eşliğinde paylaşmaya çalışacağım.

İlk olarak tabiki de Eiffel Kulesi. Gustave Eiffel tarafından yapılmıştır ve Paris'in ve hatta bütün Fransa'nın simgesi olarak görülmektedir. Eiffel'in etrafında hunharca fotoğraf çeken turistleri görebilirsiniz. Verilen pozların çoğu Eiffel'i üst uçlarından yakalama, kalp içine alma tarzındadır. Benim de arkadaşımla beraber normal fotoğraflarım var tabiki.

Bu resimden sonra farkımızı ortaya koyduğumuz daha yaratıcı fotoğraflar da çektik. Fotoğrafları çekerkenki hallerimiz görülmeye değerdi. Bu fotoğraflardan bir tanesi olan ve en çok yankı uyandıranı sizlerle paylaşayım.

Eiffel'in üst kısmına ister merdivenlerle isterse asansörle çıkılabilir. Biz mi, tabiki de merdivenlerden çıktık ve aşağıya bakınca tüp kuyruğundaki insanları görüp, iyi bir tercih yaptığımızı anladık. Eğer halen beleşe getirdiğimizi düşünüyorsanız pek de yanılmıyorsunuz. Merdivenlerin de ücreti vardı ama asansöre göre daha uygundu.

Louvre Müzesi'nden bahsedelim. Paris'in sembollerinden olup, oranın ilk devlet müzesidir. Bayağı büyüktür ve dünyanın en çok ziyaret edilen müzesidir. Eğer müze kartınız veya Avrupa'da geçerli bir öğrenci kimliğiniz varsa indirimli olarak girebilirsiniz. Sindire sindire gezerseniz 2 günlük işi var ancak sadece önemli yerlerine bakarsanız bir günde bitirebilirsiniz.

Louvre'ye gidip de Mona Lisa bacımızın portresini görmemek olmazdı heralde. Adamım Leonardo Da Vinci'nin eseridir ve bir tarafı mutlu bir tarafı hüzünlü olarak resmedilen kadının kim olduğu da bilinmemektedir. Müze bayağı kalabalık oluyor, erken saatlerde gitmenizi öneririm yoksa bizim gibi milletin üzerinden ve uzaktan fotoğraf çekmek zorunda kalırsınız.

Notre Dame gotik mimarisiyle inşa edilmiştir ve yine Paris'in sembollerindendir. Bir katolik katedrali olup Meryem Ana'ya atfedilmiştir. Küçüklüğümden hatırladığım Notre Dame'nin Kamburu çizgi filminden esinlenerek orada da bir poz verdik.

Arc de Triomphe yani Zafer Takı ise para para para diyen Napolyon tarafından Austerlitz savaşından sonra yaptırılmıştır. Altında ise Birinci Dünya Savaşı'nda ölen Fransız askerler için yaptırılan meçhul asker mezarı vardır. Anıt Fransızlar için önemli olup onlara tarihlerini anımsatır. Anıttan Şanzelize'ye inen yolda, yolun ortasında fotoğraf çekmezsek olmazdı zaten. Şimdi you shall not pass isimli çalışmamı sizlerle paylaşıyorum.

Evet nihayet Şanzelize'ye geldik. Aylak aylak o yoldan aşağıya inerken o kadar insanın arasında sen gel de bizden birkaç gün önce Paris'e gelen arkadaşları gör. Telefon yok, internet yok kısacası haberleşeceğimiz hiçbir durum söz konusu değil. Ancak bu kadar şans olabilirdi, insanların sözleşip de buluşamadıkları şu yolda birbirimizi gördüğümüz o anın şaşkınlığını ve mutluluğunu asla unutamam. Yanyana geldik durur muyuz hemen bir fotoğraf çektirdik.

Ne yesek ne içsek, meşhur bir şeyleri var mıdır şu Paris'in derseniz inanın ki hiç bilmiyorum :) Öğrenci usulü burger ve aparatif şeyler yiyerek hayatta kaldık. Seine Nehri'nin kıyısında Louvre Müzesi'nin karşısında kahvaltı keyfi yaptık. Bizi görüp de garip garip bakanlar içlerinden ne geçiriyolardı hiçbir zaman öğrenemeyeceğiz ama yaptığımızdan mutluyuz ve yine olsa yine yaparız :) Bu arada unutmadan adamların ekmekleri çok güzeldi, ekmek çeşidinin ismini hatırlamıyorum ama girin bir ekmekçiye alın deneyin bir şeyler.

Evet, işte oldu. İlk gezi yazımı tamamladım. Gayet mutluyum, çünkü gezdiğim o günleri tekrar hatırlayabildim ve sizlerle paylaşabildim. Eğer sizlerin de bu tarz bir planı varsa hiç durmayın gerçekleştirin derim. Aklınıza takılan bir şeyler olursa da sormaktan çekinmeyin ;)

Cheers !!

Bir mum diğer bir mumu tutuşturmakla ısığından bir şey kaybetmez..

Kategoriler


> fransa